tabiat ana

Custom Search

2 Temmuz 2009 Perşembe

Bu şehirde yağmur altında dolaşılırLimandaki mavnalara bakıpŞarkılar mırıldanılır geceleri.Bu şehrin sokakları çoktur,Binlerce insan gelir gider sokaklarında..Her akşam çayımı getirenVe bir Beyaz Rus olmasına rağmenHoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.Bu şehirdedirValsler, foksrotlar altındaŞuman'dan, BramsdanParcalar çaldığı zaman dönüpBana bakan ihtiyar piyanist.Doğduğum köye müşteri taşıyanŞirket vapurları bu şehirdedir.Hatıralarım bu şehirdedir.Sevdiklerim,Ölmüşlerimin mezarları.Bu şehirdedir işim gücüm,Ekmek param.Fakat bütün bunlara mukabilYine budur başka bir şehirdekiBir kadın yüzündenBıraktığım şehir.

Ben deniz kenarındaki odamda, Pencereye hiç bakmadan Dışardan gecen kayıkların Karpuz yüklü olduğunu bilirim. Deniz, benim eskiden yaptığım gibi, Aynasını odamın tavanında Dolaştırıp beni kızdırmaktan Hoşlanır. Yosun kokusu Ve sahile çekilmiş dalyan direkleri Sahilde yasayan çocuklara Hiçbir şey hatırlatmaz.



Dağ başındasın;Derdin günün hasretlik;Akşam olmuş,Güneş batmış,İçmeyip de ne haltedeceksin?

13 Eylül 2008 Cumartesi

Tek tek kişilerin, ve kişilerin bir araya gelmesi ile oluşan makro-kişilerin (grup dense yanlış olmaz) ruh durumları arasındaki örtüşmeler, ilişkiler, benzerlik ve ayrılıklar, makro ruh durumlarıyla ilgili yazılara kaynaklık ediyor.
"Makro"-kişiler: doğal olarak (ailede olduğu gibi), bir şeyler öğrenmek için (okulda olduğu gibi), yönetmek için (siyasi gruplarda olduğu gibi), kazanmak için (takımlarda olduğu gibi), kar ederek üretmek için (şirketlerde olduğu gibi), bir çok kişinin rengi bir araya geldiğinde ortaya çıkan renkleri taşırlar. Hem kendi renkleri, hem de kendi renklerini içeren ama ona hiç benzemeyen renklerdeki ruh durumları içinde hareket ederler."
"...yazılar da, kişiler gibi, tek tek olduklarından farklı oluyorlar, bir kitap olarak bir araya geldiklerinde. Hem kendi içeriklerini koruyorlar, hem de kitabın bütününün içeriğine katılıp farklılaşıyorlar. Derleme deneme kitaplarını o yüzden seviyorum."
Yazılar ne hakkında? Sevmek ve sevilmek; yönetmek ve yönetilmek; deprem ve diğer felaketler; yaşlanmak ve gençleşmek; dövmek ve dövüşmek; yoksulluk ve üzüntü

7 Eylül 2008 Pazar

Kapı komşum David'in beş ve yedi yaşında iki çocuğu var. Bir gün yedi yaşındaki oğlu Kelly'ye benzinle çalışan çalışan çim biçme makiasıyla nasıl çim biçildiğini öğretiyordu. Makinayı çim üzerinde nasıl döndüreceğini öğretirken eşi Jan, David'I bir soru sormak için içeri çağırdı. David içeri girince, Kelly makinayı çalıştırdı ve çimlerin ortasındaki çiçek tarhına daldı. Çiçek tarhı bir anda mahvolmuştu.David döndüğünde gördüğü manzara karşısında çılgına döndü. Bütün komşuların çok beğendiği, emek emek kndi elleriyle yaptığı çiçek tarhı yoktu artık. David tam sesini yükseltmeye başlamıştı ki, Jan dışarıya çıktı ve David'e ''David, çiçek değil, çocuk yetiştirdiğini unutma!'' dedi. Jan bu sözleriyle bana anababa olarak önceliklerimizin ne olduğunu çok güzel anımsattı. Çocukların kendileri ve benlik saygıları, kırabilecekleri ya da hasar verebilecekleri herhangi bir fiziksel nesneden çok daha önemlidir. Bir futbol topunun kırdığı bir cam, dikkat edilmediği için kırılan bir lamba ya da mutfakta elden kayıp, kırılan bir tabak zaten kırılmıştır. Çiçekler zaten ölmüştür. Verilen bu zararı, bir de ben çocuğumu inciterek, yaşam sevincini öldürerek iki katına çıkartmamalıyım.
************
Birkaç hafta önce kendime spor bir ceket aldım ve dükkan sahibi Mark Michaels ile annebabalık üzerine biraz sohbet ettik. Mark bana eşi ve yedi yaşındaki kızlarıyla dışarıya yemeğe çıktıkları bir gece kızının masadaki bardağı devirdiğini anlattı. Masadaki su temizlenip, anne babası üzülmemesini söyledikleri zaman kızı onlara bakmış ve, ''Biliyor musunuz, size diğer anne babalara benzemediğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Arkadaşlarımın çoğunun annebabaları böyle bir durumda onlara bağırır ve bir de daha dikkatli olmaları konusunda onlara söylev çekerler. Böyle birşey yapmadığınız için size teşekkür ederim!'' demiş.Bir seferinde ben arkadaşlarımla yemekteyken, benzer bir olay oldu. Beş yaşındaki oğulları masaya bir bardak süt döktü. Arkadaşlarım çocuklarına bağırmaya başlayınca, ben de bilerek çarptım ve kendi bardağımı devirdim. 48 yaşında olmama rağmen nasıl halâ aynı şeyi yaptığımı anlatmaya başlayınca, çocuğun gözleri parladı ve anne babası gereken mesajı alıp, çocuklarına bağırmaktan vazgeçtiler. Her gün halâ yeni birşeyler öğrendiğimiz unutmak bazen ne kadar da kolay oluyor.
************Geçenlerde Stephen Glenn'den ünlü bir araştırmacı bilimadamı hakkında bir öykü dinledim. Bir bilimadamının tıp konusunda yeni ve çok önemli buluşlarıolmuştu. Bir gazete muhabiri röportaj yaparken kendisine, ortalama bir insandan nasıl olup da daha farklı ve yaratıcı bir insan olduğunu sormuş. Kendisini diğerlerinden ayıran özellik neymiş?Bilimadamı bu soruyu ''iki yaşındayken annesinin yaşadığı bir deneyim nedeniyle'' diye yanıtlamış. Bilimadamı buzdolabından süt şişesini çıkartmaya çalışırken, şişe elinden kayıp yere düşmüş ve ortalık süt gölüne dönmüş. Annesi mutfağa geldiğinde, ona bağırmak, söylenmek ya da cezalandırmak yerine, ''Robert, ne kadar güzel bir hata yaptın! Daha önce bu kadar büyük bir süt gölü görmemiştim. Evet, olan olmuş. Şimdi birlikte burayı temizlemeden önce biraz yerdeki sütle oynamak ister misin?'' demiş.
O da eğilip, oynamış yere dökülen sütle. Birkaç dakika sonra annesi, ''Robert, bu tür bir şey yaptığında, bunu senin temizlemen ve herşeyi eski haline getirmen gerektiğini biliyor musun? Bunu nasıl yapmak istersin? Bir sünger mi kullanalım, bir havlu ya da bir bez mi? Hangisini istersin?'' demiş. Robert süngeri seçmiş ve birlikte yere dökülen sütü temizlemişler.
Daha sonra annesi, ''Biliyor musun, burada yaşadığımız olay, senin iki minik elinle bir süt şişesini taşıyamadığın kötü bir deneyimdi. Şimdi arka bahçeye çıkalım ve şişeyi sula doldurup, senin dolu bir şişeyi düşürmeden taşımanı sağlayalım'' demiş. Küçük çocuk şişeyi boğazından iki eliyle tutarsa, düşürmeden taşıyabileceğini öğrenmiş. Ne güzel bir ders!

Bu ünlü bilimadamı daha sonra, o anda bir hata yaptığı zaman bundan korkmaması gerektiğini öğrenmiş. Yapılan hataların yeni birşeyler öğrenmek için çok güzel fırsatlar olduğunu anlamış. İşte bilimsel araştırmalardaki deneyler de bu temele dayanır zaten. Bir deney başarısız olsa bile, o deneyden çok değerli bilgiler elde edilir.
Bütün annebabalar çocuklarına, annesinin Robert'a davrandığı gibin davransalar çok daha iyi olmaz mı?
************
Son öykümüz de aynı tutumu yetişkinler bağlamında anlatıyor. Bu öyküyü birkaç yıl önce bir radyo programında Paul Harvey'den dinlemiştim. Genç bir kadın işten evine dönerken arabasının çamurluğuyla, bir başka arabanın tamponuna vurmuş. Kadıncağız ağlamaya başlamış, çünkü arabası yeniymiş. Bu durumu kocasına nasıl açıklayacakmış? Diğer arabanın sürücüsü anlayışlı davranmış, ama yine de birbirlerine plakalarını ve ruhsat numaralarını vermeleri gerektiğini açıklamış. Genç kadın, belgelerinin bulunduğu zarfı açtığında, zarftan yere bir kağıt düşmüş. Kağıtta eşinin el yazısıyla şu sözler yazılıymış: ''Sevgilim, bir kaza yaptığında, arabayı değil, seni sevdiğimi unutma!''
************
şimdi bir kez daha çocuklarımızın, maddesel şeylerden çok daha önemli olduklarını anımsayalım. Bunu aklımızdan çıkarmadığımız zaman, çocuklarımız benlik saygısı kazanır ve yüreklerinde sevgi tomurcukları belirir. Dünyadaki en güzel çiçek tarhlarından daha güzel

1 Eylül 2008 Pazartesi

İnancın sıcak atmosferinden hakiki manada istifade edemeyen insanlık bu boşluğu bir takım fantezilerle doldurma yoluna gitmiştir. İnançsızlık atmosferinde ruhu sıkılan, vicdanı çatlayan insan hep bir şeyler uğraşma yoluna giderek bir nebze olsun bu dipsiz kuyudan yukarılara doğru tırmanmayı hep istemiştir.
Bu eserde imanı gerçekten kavi, Allah ile irtibatı kuvvetli olan insanın pek ihtiyaç hissetmeyeceği bir eser nazarıyla bakabilirsiniz; çünkü inanan insan her zaman hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğini bilir. İstemediği bir olay karşısında “Kahrın da hoş lütfunda hoş “ edasına bürünerek, ya”la havle ve la kuvvete illa billah “ ya da “hasbunallah çekerek kendisini bu sıkıntıdan Allah’ın engin rahmet deryasına salıverir.
Ama inanmayan veya inancı sarsılmış bir insanın böyle bir dayanak noktası yoktur .O ya uyuşturucu olacak, kendisine sahte cennete davet edecek veya günah çukuruna dalacak, insanlığından utanacak, hayvanlığa sahip çıkacaktır. İşte yazarımız bunlardan daha kolay belki de insanı bu sıkıntılardan bir nebze olsun rahatlatacak bir yol bulup bu esere üstadın “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır”düsturuyla harekete geçirilmiş bir eser nazarıyla bakabilirsiniz.
Yaklaşımıyla doğunun derin, sezgisel bilgeliğini harmanlama konusunda Tanrı yeteneğine sahip bir yazar. Avrupa ve Asyada dolaşarak Doğu Felsefesi, meditasyon ve yoga üzerinde çalıştı.
Amerika’ya dönünce insan potansiyeli hareketinin bir çok hocasıyla çalışarak kişisel gelişim yollarını derin bir biçimde araştırarak felsefe ve psikoloji üzerine araştırır. Daha sonra eserini kaleme alır
Yaratıcı İmgeleme, hayatta istediğiniz her şeyi yaratabilmek ve yaşantınızı olumlu yönde değiştirebilmek için zihinsel betimleme ve onaylama sanatıdır. Günümüzde artık sağlık, eğitim, iş, sanat, spor alanında ve ruhsal tekamülde, bu tekniğin bilincine varmış kişiler tarafından başarıyla kullanılmaktadır. Günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelecek bu meditasyon ile:
Ruhsal gelişiminize hız kazandırabilirsiniz.
Yaratıcılık yeteneğinizi geliştirebilir
Tam bir sağlık, canlılık ve iç huzura kavuşabilir
Zararlı alışkanlıklardan kurtulabilir
Mesleki hedeflerinize ulaşabilir
Refah ve bolluğa kavuşabilir
Ve daha sayısız bir çok aktiviteyi gerçekleştirebilirsiniz.
YARATICI İMGELEMENİN İŞLEYİŞ BİÇİMİ
Fiziksel evren enerjidir.
Fiziksel olarak hepimiz enerjiyiz. Hepimiz tek ve büyük bir enerji alanının parçasıyız. Fiziksel anlamda da bizler gerçekten “bir”iz.
Enerji manyetiktir.
Örneğin bazen düşünmekte olduğumuz kişiyle “tesadüfen” burun buruna geliriz. Ve o anda gereksindiğimiz bilgi içeren bir kitabı elimize alırız.,
Şekil fikri takip eder.
Bir ressama önce bir ilham gelir ancak ondan sonra tablosunu yapmaya başlar.
Radyasyon Ve Çekim Yasası.
Bu evrene ne gönderirseniz onun size geri yansıyıcıcı prensibidir. “Ne ekerseniz onu biçerseniz” özdeyişi bu prensibi içerir. Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek hayattan zevk bekliyor ve bunların düşünü kuruyorsak bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri durumları yaratır ve kendimize çekeriz. Böylece o düş yaşamımızda o kadar çabuk bir biçimde gerçekleştirmeye başlar.
BASİT BİR UYGULAMASI
Önce arzu ettiğiniz herhangi bir şeyi düşünün. Kimse tarafından rahatsız edilmeyeceğiniz sessiz bir yerde, rahat bir biçimde oturun veya uzanın. Tüm bedeninizi gevşetin. Ayak parmaklarınızdan başlayarak kafanıza dek her adalenizin teker gevşediğini düşünün. Yavaşça ve derin bir biçimde karnınızdan soluk alıp verin. Ağır ağır 10”dan başlayarak 1”e kadar sayın ve her sayışta daha derinden gevşediğinizi hissetmeye çalışın.
Kendinizi gerçekten derin bir biçimde gevşemiş hissedince, arzuladığınız şeyi tam arzuladığınız şekliyle zihninizde imgelemeye çalışın. Örneğin: “İşte ben dağlarda harika bir hafta sonu tatili geçiriyorum. Ne güzel bir tatil,” Eğer kuşkular eğer kuşkular ortaya çıkarsa onlara direnmeyin, aksi takdirde onları güçlendirmiş olursunuz. Bırakın akıp gitsinler .Bu işleme onu zevk verdiği sürece devam ettirin
Yaratıcı imgelemeyi geceleri uyumadan önce yada sabahleyin uyanır uyanmaz yapmak daha iyidir; çünkü bu saatlerde zihin ve beden zaten derin bir biçimde gevşemiş ve alıcı haldedir. İmgelemeyi yatarak da yapabilirsiniz, ancak uyumaya karşı yatağın kenarında sırtınız dik ve dengeli bir duruşta oturmanız daha iyi olur.